25 Ağustos 2018 Cumartesi

İSMET ÖZBAKKAL,YEREL SEÇİMLER GELİYOR.

MART 2019 YAPILACAK YEREL SEÇİMLER İÇİN HAREKETLİLİK BAŞLADI.
MİLLETİMİZİN HİZMET ALMASI VE RAHAT BİR ULAŞIM YAŞAM STANDART I HAZIRLAYAN BELEDİYECİLİK,SON YILLARDA SOSYAL BELEDİYECİLİK ADI ALTINDA MİLLETTEN PUAN TOPLAMA GAYRETİNDE.Oysa ana görevleri şehrin altyapısı, ulaşımı, park bahçe,fen işleri vb gibi hizmetler olup görevlerini yapmaları gerekiyor.

İktidar partisi Akp önce yerel belediyeleri ele geçirerek iktidar oldu.
Yerelin muazzam gücü vardır.Belediyenin imkanları çoktur. Yani ihale edilen işler,paranın gücü vardır.Yerel medyaya para pompalayan belediyeler sürekli reklam yaparak gündemde kalıyor..Festival ve açılışları görkemli ve ihtişamlı yapan belediye başkanları reklamlarını yapıyor.

Partilerin gücü yerel seçimde aldığı belediye başkanlığına göre anlaşılır.
Bu arada ben DP Kayseri il başkanıyken.Seçilmiş Kayseri Akkışla belediye başkanı A.S. ve komple meclis üyelerini(CHP)partime ithal ettim.15 bin nüfuslu Yemliha belediye başkanı A.K. komple belediye meclis üyeleriyle Demokrat partiye kattım.Müthiş bir mücadeleydi.

Partiler,meclis üyeleri ve belediye başkan adaylarını önceden tespit edip hazırlamalı.Nitelikli ve teknik ekipmanları ve milletin içinde yaşayan,hizmet verecek olan,çalmayan çırpmayan adayları aday koymalılar.
YEREL SEÇİMLERİN ÖNE ALINMASI GÜNDEME GETİRİLİYOR.
Bu muhalefet partileri için iyi olmaz.TBMM den karar çıkması gerekiyor.Baskın seçim iktidar partisinin lehine olur.

SEÇİM DEMEK PARA DEMEK,GÜÇ DEMEK,
Bilgili insan demek mevcut belediye başkanlarını yıkmak için güç birliği yapması gerekiyor.Yani ittifak kurması gerekiyor.Bu durumlar bölgesine şehrine göre değişebilir.Belediye başkanları şahsiyeti çok önemlidir.Bazı yerlerde partinin önüne geçebilir.
ÖNÜMÜZDEKİ YAPILACAK YEREL SEÇİMLERİN VATANA MİLLETE HAYIRLAR GETİRMESİNİ DİLERİM.ZOR BİR SEÇİM DÖNEMİ OLACAKTIR.BELEDİYELERİN YÜZDE ELLİSİNİN DEĞİŞECEĞİ KANAATİNDEYİM.

23 Ağustos 2018 Perşembe

İSMET ÖZBAKKAL,VATANA SAHİP ÇIKMAK HER TÜRK VATANDAŞININ GÖREVİDİR.

Düşmanların terörle bazen darbe girişimleriyle sahaya indirmeye çalışmaları, işbirlikçileri vasıtasıyla ülkemizde Kültürel, ahlaki erozyonlarla bu halkı kendi öz benliğinden uzaklaştırmaya çalışmalarının senaryo olarak ortaya koyduklarını biliyoruz.Tuzaklara düşmemeliyiz.
Evlatlarımıza milli manevi değerleri iyi vermemeliyiz.Gençlerimize sahip çıkmalıyız.Gençliği aç susuz bilgisiz bırakmamalıyız. Türk örf adetlerini ve atasını sevmeyi,vatanı için çalışması gerektiğini öğretmeliyiz.

Millî şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy diyor ki:
 “Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme tanı
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı,
Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı,
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”

Vatanını her şeyden fazla seven bir Türk olarak, düşmanlarımızın çirkin gaye ve oyunlarını çok iyi bilmeli, düşmanın tuzağına düşmemek için çok uyanık olmalıyız. Birlik olmalıyız. Ayrılıklara düşmemeliyiz, zira birlikte dirlik, ayrılıkta hüzün ve acı vardır.

Bu Vatan Bu Bayrak İçin Gözünü Kırpmadan Şehadet Şerbetini İçen Tüm Şehitlerimizi Rahmetle Anıyoruz.
Bu millet şefkatli bir ana kucağı gibi kendisini bağrına basan bu toprakları çiğnetmemek, ay yıldızlı bayrağımızı ebediyen göklerde dalgalandırmak, semayı çınlatan ezanı, gönülleri yeşerten Kur’an seslerini susturmamak, toprağın altındaki şehitlerini rahatsız etmemek, üstündekileri de zillete ve esarete düşürmemek için canını ortaya koymaktan korkmaz.

14 Ağustos 2018 Salı

İSMET ÖZBAKKAL;VATANIMIZA SAHİP ÇIKARIZ.

ÜLKEMİZE YAPILAN HER TÜRLÜ SALDIRI KARŞISINDA BİRLİK BERABERLİK İÇERİSİNDEYİZ.
Vatan sevmenin sağı solu olmaz. Yüreği olur, o da varsa!
SİYASİLER BİR ARAYA GELMELİ.SAFLARI SIK TUTALIM.
MİLLETİMİZİN EL ELE OLMASIYLA HER TÜRLÜ SIKINTIYI ATLATIRIZ.
YAŞASIN TÜRK PARASI...
SİYASETÇİ USTA VE FARKINDA OLMALI.

Bu fıkrayı ben rahmetli Süleyman Demirel’den dinlemiştim. Darbe sonrası Evren yönetimi tarafından koyulan siyasi yasaklarına ilişkin referandumda yasaklar kalkınca rahmetli Demirel’in Ankara Güniz sokaktaki evinde anlatmıştı bu fıkrayı. Daha önce de lazım oldukça kullanmıştım. Fıkra duruma göre Başbakan, bakan ya da belediye başkanı veya il başkanına mal edilerek anlatılıyor. Ben bugün il başkanına uyarlayarak sizlerle paylaşayım diyorum.

Bir partinin il başkanını görevden almışlar yerine yenisi atanmış. Yenisi de uyanık hemen eskisinin yanına gitmiş ve “Başkanım benim akıbetimin sizin gibi olmaması için neler yapayım bana ne tavsiye edersiniz” demiş.

Eski başkan gayet sakin bir ses tonuyla yeni atanan il başkanına üç kapalı zarf vermiş ve demiş ki  “bak bu zarfların üzerinde 1’den 3 e kadar numara var her başın sıkıştığında sırasıyla aç içinde yazanı yap “demiş.

Yeni başkan da sevinerek zarfları alıp makamına dönmüş. Aradan günler aylar geçmiş ve işler sarpa sarmaya başlamış. Bakmış ki içinden çıkamayacak hemen zarflar aklına gelmiş ve kasadan 1 numaralı zarfı çıkarıp açmış. Zarfın içindeki notta  "basını suçla” yazıyormuş. Başkan hemen basını suçlamaya başlamış ve konferans ya da toplantılarda bu yönde konuşmalar yapmış. Konuşmalar etkisini göstermiş ve bir rahatlama hissetmiş başkan.

Aradan yine aylar geçmiş bu sefer sıkıntı daha da artmış ve dayanılmaz noktaya gelince başkan ikinci zarfı da açmış. Zarftaki notta “ çevreni suçla” yazılıymış. Başkan da hemen çevresini kötülemeye ve o güne kadar kendine destek olan herkese ağır cümlelerle hakaret etmeye başlamış ve hatta çoğunu da dışlamış.

Tıpkı eski başkanın dediği gibi uzunca bir süre ciddi rahatlama olmuş. Ama neden sonra yine sıkıntılar başlamış ve hatta öyle olmuş ki, hem basın hem de çevresi artık tamamen başkana karşı olmuş.  Bu baskıya dayanamayan başkan kasadaki son zarfı da açmış ve içindeki pusulada yazılı olanı okumuş. Pusula aynen şu yazılıymış.

“Sen de aynı şekilde üç zarf hazırla ve bekle”

Kılıçla alınan vatan, para ile satılmaz. ll. Abdülhamid

8 Ağustos 2018 Çarşamba

İSMET ÖZBAKKAL.HELAL YEMEK KALPLERİ YUMUŞATIR.

GÜNÜMÜZÜN EN BOZUK AHLAKI HARAM YEMEK OLDU.
ATALARIMIZ ÇOK DİKKAT EDERDİ HARAM LOKMAYA EL SÜRMEYİN DERDİ.
Kul hakkı beş türlüdür:
1- Mali [Parasal]
2- Nefsi [hayati yönden]
3- Irzi [Haysiyetle ilgili]
4- Mahremi [Namusla ilgili]
5- Dini.
Hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluk, dinimizin çirkin gördüğü en büyük günahlardandır. İslam’da, helal alışverişe dair bazı şekil ve şartlar konmuş, bunların dışındaki yolların haram olduğu belirtilmiş ve inananlara bu yönde yer yer hem ikazlar yapılmış hem de müjdeler verilmiştir. Âdil idareci, emin emanetçi, dürüst tüccar ayet ve hadislerde sena edilmiş, zalim, hain, aldatan kimseler ise kötülenmiş, ağır cezalarla tehdit edilmişlerdir.
İnananların karşılıklı para ve mal mübadeleleriyle alakalı olarak umumi bir hitap şeklinde Kur’an’da şöyle buyrulmuştur:
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda meşrû olmayan yollarla yemeyin. Karşılıklı rıza ile yapılan bir ticaret yapmanız ise, elbette meşrûdur.”[1]
Efendiler Efendisi, emin ve dürüst tüccarla alakalı olarak şu beşaret dolu beyanda bulunmuştur: “Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli, (âyette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle beraberdir.”[2] Adil devlet başkanı hakkında ise şu müjde verilmiştir: “Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah’ın yüce lûtfuna ve himâyesine mazhar olacakların öncüleridir.”[3]
Çalıp gasp etmenin çeşitlerinden biri olan arazi ihlaliyle alakalı olarak Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır.
“Kim bir karışlık yeri haksız olarak elde ederse, o yerin yedi katı boynuna geçirilir.”[4]
Hırsızlık yapan bir kadını affetmesi için aracılık yapmak üzere kendisine müracaat eden bir sahabiye ise Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu ibretlik ikazda 
“Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikâb ettikleri suça bir karşılık ve Allah tarafından insanlara ibret verici bir ceza olmak üzere ellerini kesiniz! Allah azîz ve hâkimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.)”[6] Hanefilere göre el kesme cezası, ancak korunmuş bir yerde bulunan ve değeri en az on dirhem olan bir şeyin çalınmasından dolayı gerekir. Miktarı, bahsedilen ölçüden az olan veya korumasız bir yerde bulunan malın ya da paranın alınmasıyla el kesilmez.  Şafiî ve Malikîlere göre ise bu miktar, dinarın dörtte biri, yani 3 dirhemdir. 10 dirhemle, Efendimiz zamanında iki kurbanlık koyunun alınabildiği düşünülürse, Hanefilerin belirlediği bu miktar bugün yaklaşık olarak 1000, Şafiî ve Malikilerin tercih ettiği miktar ise 300 liradır.[7] Ayrıca hırsızlıktan dolayı el kesme cezasının verilebilmesi için, çalınan malın korunmuş bir yerde olması gerekmektedir.
Ebû Hafs Ömer b. Salih Tarsusî, İmam Hanbel’e gitti ve ona: “Kalpler ne ile yumuşar?” diye sordu. Talebesine baktı, başını eğerek biraz düşündü, sonra başını kaldırarak:
“Evlâdım, helâl yemekle yumuşar.” dedi. Talebe oradan Ebû Nasr Bişr b. Harise giderek, ona da aynı soruyu sordu: “Ey Ebû Nasr, kalpler neyle yumuşar?” O: “Allah’ın zikriyle kalpler huzur bulur.” ayetiyle cevap verdi. Ona İmam Hanbel’in yanından geldiğini söyledi. Bunu duyunca heyecanlanıp: “Eee, Ahmed b. Hanbel sana ne cevap verdi?” “Helâl yemekle yumuşar.” dedi. Bunun üzerine: “O işin aslını haber vermiş.” dedi. Oradan Abdulvehhap b. Ebû’l-Hasan’ın yanına giderek, ona da aynı soruyu sordu. O da “Allah’ın zikriyle kalpler huzur bulur.” dedi. Ona da İmam Hanbel’in yanından geldiğini söyledi. O da diğeri gibi merak etti bu soruyu İmam Hanbel’in nasıl cevaplandırdığını: Tarsusî: “Helâl yemekle.” dedi. Bunu duyunca: “Hanbel sana işin cevherini söylemiş. Asıl onun dediğidir, asıl doğru onun dediği gibidir.” diyerek hayranlığını belirtti. Helal Yemek! Helalinden Yemek! İmam Hanbel’den kalpleri yusyumuşak eden formül: Helal Yemek! Ve bu helal yemeği de üç kişiyle yemek: “Yemek üç kişiyle ağız tadıyla yenir; Kardeşlerle, sevinçle, yoksullarla onları sevindirerek, ailede mürüvvet ve mutlulukla.” O, dostluğu ve dostları ailesini, yoksulu, yoksulluğu çok severdi. Dostluğun manasını da bütün inceliğiyle anlamıştı. Biliyordu ki dostsuz, arkadaşsız hayat kurudur, tatsızdır, alçak bir yaşayıştır. Şöyle derdi: “Bir adamın dostları öldü mü, o kimse zelil olur, zillete düşer.” Ne güzel bir dostluk anlayışı, ne güzel bir bağlılık! Elindekini az olsa bile dostlarla helali paylaşmak, onlara helal olanı hediye etmek, elimde yok yarın ne yaparım demeden son lokmayı da onlara vermek onun için israf değildi. İmam Hanbel çok cömertti.
“Bu dünya küçülse de bir lokmacık kadar olsa, sonra bir Müslüman kişi onu alsa da bir Müslüman kardeşinin ağzına koysa, bu yine de israf sayılmaz” demesinden ve bunu hayatına da geçirmesinden cömertliğini, ne kadar zengin bir gönle sahip olduğunu anlıyoruz.
Herkes yediğine içtiğine dikkat etmeli evine haram lokma sokmamalı.
Rüşvet
Rüşvet, kelime olarak yağcılık ve hedefe ulaşma manalarına gelir. Istılahta ise, bir idareciye, yetkiliye ya da hâkime, menfaat sağlayacak şekilde karar vermesi için verilen gayr-ı meşru para demektir. Diğer bir tarife göre rüşvet, bir hakkın iptali veya bir bâtılın hak kılınması için verilen şeydir.Rüşvet, hem ayetlerde hem de hadis-i şeriflerde büyük bir günah olarak zikredilmiş ve lanetlenmiştir.




Alın teriyle kazanılmamış ve muhtemelen başkasının sırtından kazanılmış parayı harcamak ,HARAMDIR.