28 Nisan 2016 Perşembe

Genel Başkanımız Gültekin Uysal, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “yeni anayasada laiklik olmamalı” sözlerine çok sert cevap verdi.

“Dindar anayasa” dolayısıyla mahkemelerimiz şer-i hukuka göre hüküm verecekse; isimleri yolsuzluğa, hırsızlığa, cinsel istismara karışmış çalışma arkadaşı, eş, dost, akraba ve zümrenin boynu kıldan ince midir?”
“Sayın Meclis Başkanı, AKP’li kimliğini ayan beyan ortaya koyarak siyasete dahil olmuş, içinden geldiği geleneğin ‘dini siyasete alet etme’ teamülüne uygun hareket etmiştir”


(DP Basın Merkezi – 26 Nisan 2016) Genel Başkanımız Gültekin Uysal, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “yeni anayasada laiklik olmamalı” sözlerine çok sert cevap verdi. Uysal, Meclis Başkanı’nın AKP kimliğini apaçık ortaya koyarak siyasete dahil olmasını da sert sözlerle eleştirdi.

Yaptığı yazılı açıklamada Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın sözlerini değerlendiren Uysal, Kahraman’a yönelik çok önemli sorular sordu. Sorduğu sorulara kamuoyundan da açıklama beklendiğini belirterek“Dindar anayasa” dolayısıyla mahkemelerimiz şer-i hukuka göre hüküm verecekse isimleri yolsuzluğa, hırsızlığa, cinsel istismara karışmış çalışma arkadaşı, eş, dost, akraba ve zümrenin boynu kıldan ince midir?” dedi.

Genel Başkanımız Gültekin Uysal’ın yaptığı yazılı açıklama şöyle:

Meclis Başkanı “Kahraman” olmaya çalışıyor

TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman, dün bir konferans sırasında 14 yıldır itina ile korudukları ve güçlerinin referansı olagelmiş 1982 Anayasası’nı eleştirirken “yeni anayasada laiklik olmamalı” diyerek yeni anayasa tartışmasında da dini siyasete alet edeceklerini zımnen beyan etmiştir.

Sayın Meclis Başkanı, bir taraftan AKP’li kimliğini ayan beyan ortaya koymuş, bir taraftan siyasete dahil olmuş, bir taraftan da içinden geldiği geleneğin dini siyasete alet etme teamülüne uygun hareket etmiştir.

Sayın Meclis Başkanı bu ifadeleri ile birinin ve birilerinin “kahraman”ı olmaya çalışmıştır, çalışmaktadır.

İşlerine gelmiyor

Sayın Kahraman, sözlerinin devamında “dindar bir anayasa yapmalıyız” demiş ve dindarlık kavramını laikliğin yerine ikame etmeye kalkmıştır.

Kendisinin bildiği, ancak belli ki işine gelmeyen şey; laikliğin, din işlerinin devlet işlerine, yani siyasete, yani vatandaşa hitaba, yönetime, idareye araç edilemeyeceğini kastettiğidir.  

Bu bir perdeleme girişimi

Söylemlerine baktığınızda, mütedeyyin insanlarımıza “laiklik” kavramını “öcü” gibi göstermeye çalıştıkları görülecektir. Bu şekilde peşinde oldukları, anayasal değişikliğe mütedeyyin insanımızı destekçi etmektir. Türkiye’nin ana meselelerini ağızlarına dahi almayanlar yine dini siyasete alet etmiş, anayasadaki diğer meseleleri perdelemeye yeltenmiştir.

Mevzuatsızlığı aşmaya çalışıyorlar

Kendilerini koruyan anayasa maddelerini ağızlarına almayan ama anayasanın “PR”ında dahi dini kullanan bu zevat, adeta Türkiye’nin tek sorunu kendi sorunlarıymış gibi davranmaktadır. İktidarın ve iktidarın “Kahraman”ının sorunu dini daha fazla kullanamamaktır.  Anayasa’nın “dindar” olmasından kasıtları, dinin siyasete alet edilmesinin önünü açmaktır. Hali hazırda dini, bir iç politika aracı haline getiren AKP iktidarı ve “Kahraman”ı bunun mevzuatsızlığını aşmak için yeni anayasayı bir fırsat olarak görmektedir.

Laiklik inanç hürriyetinin teminatıdır

“Yeni anayasada laiklik olmamalı” diyenlerin, laikliğin, demokrasinin asli unsurlarından, inanç hürriyetine teminat olduğunu da bilmesi gerekmektedir. Kendilerinin propagandasını yaptığı gibi laiklik dine karşı ya da dini değerleri aşağılayan bir kavram değil aksine her bireyin inancını hür bir biçimde yaşamasını sağlayan, devlet işleri ile din işlerinin ayrı erklerden idaresini sağlayarak vatandaşın dini ve vicdani değerlerinin istismar edilmesini yasaklayan, bir nevi hukuki bir kavramdır.  Laiklik inanç hürriyetinin teminatıdır.

Laiklik eşit yaklaşım prensibidir

Mütedeyyin vatandaşımızı aldatmaya yönelik bu hareket, kimlikleri itibariyle en kolay mücadele edecekleri alandan başlamıştır. Laikliği din ve dindar düşmanlığı olarak gösteren iktidar, bu şekilde anayasanın tartışılmaz maddelerini de tartışmaya açmıştır.

Bilinmelidir ki laiklik sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil; devletin, vatandaşının diline, dinine, rengine, mezhebine bakmaksızın muamele etmesi, eşit hizmeti verebilmesinin kavramsal adıdır.

Yine çıkardılar gömleği

Demokratlık, hürriyetçi bir bakış açısı ile mümkündür.  Bu gibi açıklamaları yapanların demokrat oldukları da açıklamalarının gösterdiği üzere şüpheli, hatta netamelidir.

“Kahraman”ı olmaya çalıştıkları zihniye,t demokrasiyi de bir gömlek olarak görmektedir. Sayın Meclis Başkanı ne zaman giymiştir bunu bilmiyoruz ancak kendisinin demokrasi gömleğini çıkardığı bellidir.

Mesele suistimal edilebilir

Aklına geleni önce ağzına sonra da milletin önüne getirmeye alışmış bir zihniyetin siyasi rant kaygısı ile sarf ettiği cümleler bir takım kişi ve kişilerce suistimal edilebilecek niteliktedir. Kendini "sol" diye tanımlayıp birçok zaman din düşmanlığı yapanlar, bu gibi ucu açık cümlelerle memleketin huzuruna kastetmeye yeltenebilir. Bir gibi bir ihtimalde yaşanacak her türlü olumsuzluğun "kahraman" ları da kendileri olacaktır.

Geçmiş dönemlerde laiklik yanlış anlaşıldı

Maalesef geçmişte dönem dönem laiklik prensibinin çok katı bir şekilde din ve dindar karşılığı olarak algılandığı, devletin bir takım kurumlarının bu saikle vatandaşa muamele ettiği günlere tanık olduk. Eminiz ki "kahraman"ın sarf ettiği sözler bu yanlışların hatırlatılmasına, "rövanş" beklentisinin oluşmasına sebep olacak şekilde, geçmişin mağdurlarını ve bu konudaki zalimlerini içinden çıkılamaz şekilde karşı karşıya getirecek şekilde yol alacaktır.

Gidilen yol yol değildir. Geçmişin mağduriyetleri böyle rövanşist bir anlayışla aşılamaz.

Cepheyi genişletmek istiyorlar

Bugüne kadar karşıtlıklar üzerinden beslenen bir zihniyetin "1 numaralı" temsilci olan Sayın Meclis Başkanı, iktidarın kutuplaşmayı derinleştirme gayesine kürek sallamıştır. İktidar kah doğrudan kah dolaylı olarak cephe genişletmeye çalışmaktadır.

Buna en çok siz ses çıkarmalısınız

Bu tartışmaya bugün sağduyunun sesi olarak, mümeyyiz vasfı dindarlık olan kitlelerin ve organizasyonların, siyasetten bağımsız ses vermesi gerekmektedir. Dinin siyasete alet edilmesi bizleri rahatsız ettiğinden çok, onları rahatsız etmelidir. Dini bir perde olarak kullanan, araç eden, din üzerinden beslenen bu ve benzeri zihinlerin karşısında, önce salih bir amelle faaliyet gösteren kişi ve kurumlar durmalıdır.

25 Nisan 2016 Pazartesi

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, 'Son yıllarda ülkemizde ahlâkî ve millî değerler alanında bir yozlaşma ve savrulmanın yaşandığına şahit oluyoruz' dedi.

Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal: 
'SON YILLARDA ÜLKEMİZDE MİLLÎ, MANEVİ VE AHLÂKİ DEĞERLER ALANINDA BİR YOZLAŞMA VE SAVRULMANIN YAŞANDIĞINA ŞAHİT OLUYORUZ' dedi.
Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, "Son yıllarda ülkemizde ahlâkî ve millî değerler alanında bir yozlaşma ve savrulmanın yaşandığına şahit oluyoruz" dedi.
Özbakkal yaptığı açıklamasında, "Mem­le­ket ne­re­ye gi­di­yor so­ru­su, gün­de­mi­mi­zi bir ev­li­lik prog­ra­mı ka­dar meş­gul et­mi­yor­sa vay ha­li­mi­ze! Her gün ge­len şe­hit ha­ber­le­ri, can­lı bom­ba­lar, ölü­le­riy­le bi­le cep­he­leş­miş bir Tür­ki­ye fo­toğ­ra­fı! Son yıllarda ülkemizde ahlâkî ve millî değerler alanında bir yozlaşma ve savrulmanın yaşandığına şahit oluyoruz. Ahlâkî değerlerde meydana gelen bu yozlaşma, her şeyi mubah sayan bir zihniyetin oluşumuna ortam hazırlıyor" diye konuştu.
"Kitle iletişim araçlarından ve çevremizde olup-bitenlerden öğrendiğimiz kadarıyla, ülkemizde gün geçtikçe suç işleme oranlarının arttığını görüyoruz" diyen Özbakkal, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
"Özellikle kapkaççılık, cinsel tâciz, adam öldürme, cinayet, yaralama, hırsızlık, ailelerde parçalanma, adam kaçırma, toplumun sağlığını bozma girişimleri, trafikte kural ihlâlleri yaparak kazalara sebep olma, rüşvet verip-alma, uyuşturucu madde kullanma, haksız kazanç vb. gibi suç türlerinde önemli artışlar söz konusudur. Suçlular çalıp-çırpmakla kalmıyor, yaralama ve öldürme gibi masum ve suçsuz insanların canına kasteden davranışlar sergiliyorlar. Elbette bu içtimâî suçların sebepleri araştırılmalıdır. Eğitimsizlik midir, işsizlik midir, gelir dağılımındaki adaletsizlik midir? Aile hayatındaki çözülme midir? Ahlâk eğitiminin yetersizliği midir? magazin ve tv dizileri programlarının tesiri midir? Her neyse sosyal çözülmeyi hızlandıran sebepler, mutlaka giderilmeli, meselenin çözüm yolları aranmalıdır.
İnsandan ve insanlıktan yana olmadığın sürece, neyi savunursan savun; hakikat yolcusu olamazsın.
Sorumluluğu olan herkese çağrı yapıyorum,.Anne,baba,ağabey,abla,öğretmen,usta,sivil toplum kuruluşları,başkanlar,siyasiler,vekiller herkese sesleniyorum toplumsal ahlaktan siz de sorumlusunuz."

14 Nisan 2016 Perşembe

DEMOKRAT PARTİ ŞAHLANIYOR, KAYSERİ İL BAŞKANI İSMET ÖZBAKKAL


DEMOKRAT PARTİ ŞAHLANIYOR, KAYSERİ İL BAŞKANI İSMET ÖZBAKKAL
"Demokrasinin işleyişinde problem var" 
Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, yaptığı açıklamasında, "Demokrasinin işleyişinde problem var" dedi. 
14.04.2016
(İHA) - Özbakkal, "Bir büyük mücadeleyi vermiş bir siyasal hareketin sahibi olarak. Demokraside çare tükenmez. Demokrasinin işleyişinde problem var" ifadesinde bulundu.
"Vatandaşın önüne konulan iki kutuplu siyasetten sonuç çıkmaz. Demokrasi yara almıştır" diyen Özbakkal, "Eşit şartlarla yarışmayan partiler, siyasi sultayı doğuruyor. Önümüzdeki  seçimlerde  değişim başlıyor.
Önümüzde ki seçimlerde Demokrat parti güneş gibi doğacak ve milletin özlemi kendi yönetimi iktidara gelecek. Seçimlerde istemeden karşı tarafına bile oy verenler yanlış içerisinde. Severek isteyerek vereceği, geçmişi ve lideri olan parti Demokrat partidir. Ümidimiz, temennimiz de şu anda içerisinde bulunduğumuz bu zor zamanları da atlatmaktır. Onun için yollarda milletin yere düşmüş davasını, hak davasını tutup kaldırmak adına varlık irademizi taçlandırmak adına sizin huzurunuzdayız" diye konuştu.
Özbakkal şu ifadelerde bulundu:
"Sevdamız Türkiye, sevdamız hizmet, sevdamız millet diyerek çıktığımız bu yolda milletin dışında sığınacak bir yer aramadık. Milletin dışında kendimize güç aramadık. Bugün bu büyük ülkeyi pek çok sorunun içerisine düşürenlere rağmen, biz biliyoruz ki zor zamanları geride bırakmış, bir var olma yok olma çizgisinden çıkarak önüne kaçınılmaz kader olarak koyulan projeleri yıkmış Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş bu millet. Yine kendi mukadderatını iradesi doğrultusunda belirleyecektir. Bizim mücadelemiz Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yeni bir siyasi akılla milletimizi buluşturabilmek adına verilen bir mücadeledir. Tüm demokrat sevdalılarına çağrı yapıyoruz,yuvanıza dönün,.Güçlü Türkiye için müşterek gayemizde birleşelim."

10 Nisan 2016 Pazar

Demokrat Parti İl Başkanı İsmet Özbakkal, yılan hikayesine çevrilen dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söyledi.


Demokrat Parti İl Başkanı İsmet Özbakkal, yılan hikayesine çevrilen dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söyledi.

Dokunulmazlıkların 27 Mayıs darbesinden sonra uygulanmaya başladığını belirtenDemokrat Parti ile Başkanı İsmet Özbakkal, söz konusu ayrımcılığın adaletle bağdaşmadığını ifade etti. İl Başkanı İsmet Özbakkal, "Özellikle terörle bağlantılı suçlarla ilgili dokunulmazlık kalkanından yararlanılması gibi, vatana ihanete eş bir müsamaha, terörle mücadelede yüzlerce şehit verilirken kamu vicdanını derinden yaralamakta ve zülfiyare dokunmaktadır." dedi.

Dokunulmazlıkların kaldırılması olayının yılan hikayesine döndüğünü kaydeden İl Başkanı İsmet Özbakkal, konunun uzamasını samimiyetsizliğe başladı. Konuyla ilgili asıl görevin iktidara düştüğünü dile getiren İl Başkanı İsmet Özbakkal sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Bu gün itibarıyla, TBMM'ye, milletvekilleri hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle 30 yeni fezleke sunuldu. Neden ve niçin işleme konulmuyor. Bu şartlar altında demokrasi, adalet ve hukuktan bahsedenlere utanmaz, yalancı ve müfteri yaftası vurulmalı. Çünkü, toplumun huzur ve refahı kalmadı. Milli dayanışma ortadan kalktı. Bunun yerine insanlık ve ahlak dışı, İslam karşıtı yandaş-yoldaş dayanışması öne çıktı. Netice olarak, etnik kimlik ayırımı yapmadan, din ve mezhep ayrılığı gözetmeden. Ülken, vatanın, bayrağın, dinin için savaşan, çalışan, millet olmalı. Şimdi ise, ülken üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Uyan ve 2016 yılında tehlikeler yaşayacak ülkeni kurtar. Bölünme, parçalanma, kardeşine düşman olma. Ufak menfaatler uğruna kendi benliğini, kişiliğini, ülkeni satma, sattırma, bölme, böldürme. Uyan, insan ol, vekil olduğunun farkına var, idrakine er ve gerçekleri gör artık!.." - KAYSERİ

7 Nisan 2016 Perşembe

DP Genel Başkanı Gültekin UYSAL: “Kılıçdaroğlu’nun kabul edilemez sözleri, AKP ve Ramazanoğlu’nun yandaşlık saikiyle Ensar Vakfı tecavüz olayını örtbas ve perdeleme kastını yok etmez”

DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN UYSAL, ENSAR VAKFI’NA AİT YURT VE EVLERDE MEYDANA GELEN CİNSEL İSTİSMAR OLAYLARIN ARDINDAN MECLİS’TE YAŞANAN POLEMİKLERE İLİŞKİN AÇIKLAMALARDA BULUNDU
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu kabul edilemez sözleri, AKP’nin ve Sayın Ramazanoğlu’nun yandaşlık saikiyle Ensar Vakfı’nda tecavüz olayını örtbas etme, perdeleme yanlışını yok etmez”
(DP Basın Merkezi – 07 Nisan 2016) Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Ensar Vakfı’na ait yurt ve evlerde meydana gelen cinsel istismar olayların ardından Meclis’te yaşanan polemiklere ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun kabul edilemez sözlerinin, Ensar Vakfı’nda tecavüz olayını örtbas etme, perdeleme yanlışını yok etmeyeceğini ifade eden Genel Başkan Uysal, siyasi arenada üslubun önemine dikkat çekti.
Son iktidar döneminde ahlaki çöküşün derinleştiğine işaret eden Uysal, Meclis’te yaşanan ve siyasi üsluptan uzak polemikler hakkında görüşlerini şöyle ifade etti:
Ahlaki çöküş, ülkenin her yerine sirayet etmiş vaziyette
“Maalesef birkaç haftadır, Karaman’da Ensar Vakfı’na ait yurt ve evlerde 45 çocuğumuzun cinsel istismara, saldırıya, en hafif tabiri ile iğrençliğe maruz kaldığı haberinin şoku ile yaşıyor ve utanıyoruz. Dahası adeta domino etkisi gibi ülkenin her köşesinden her gün yeni bir cinsel saldırı haberi ile çocuklarımızın maruz kaldığı bu iğrençlik haberleri ile uyanıyoruz.
“Muhafazakar” ve Dindar” olduğunu iddia eden bir iktidar döneminde ahlaki çöküşün derinleştiğine, katmerlendiğine şahit oluyoruz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “gaf” yaptığını umarak, sözlerinin siyasi arenada hayati bir problem olan “üslup”un önemini bir kez daha vurguladığını, siyasi liderlerin dillerinin sokağa ne derece sirayet ettiği tecrübesi ile hatırlatmak istiyoruz.
“Milletvekillerini ve siyasileri yeniden akıl ve vicdan hizasına davet ediyoruz”
Cinsel bir saldırının, çocuk istismarının mevzu bahis olduğu bir konuşma sırasında Kılıçdaroğlu’nun sarf ettiği bu yakışıksız ifadelerin, kabul edilemez olduğu kanaatindeyiz. Yüce Meclis çatısı altında, hemcinslerine yapılan hakarete tarafgirliğin derinleşmesine alkışlarla karşılık veren milletvekillerini ve siyasileri de yeniden akıl ve vicdan hizasına davet ediyoruz.
CHP Genel Başkanı’nın sözlerine karşılık Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun “adamdan saymıyorum” sözleri de gösteriyor ki karşıtlık üzerinden muvazaalı bir rekabet içinde olan AKP ve CHP yanlışta yarışıyor.  AKP ile CHP’nin yanlışta yarışına suhuletle, sağduyu ile bu iddia ve karşılıklı yakışıksız ifadeleri değerlendirmesi gereken Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da “siyasi sapıklık” ifadesiyle maalesef yanlışa taraf olmuştur.
Keşke benzer sözleri kullanan AKP’liler için de bugünkü tepki gösterilseydi
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun kullandığı ifade, kedisinin de belirttiği gibi AKP menşeli bir ifadedir. Bugün ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’a bir “biat” ifadesi olarak, bir güvenlik teminatı ifadesi olarak kullanılan ifadenin patenti 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu sırasında ortaya saçıldığı gibi AKP’li İçişleri eski Bakanı Güler’e aittir. Ancak bugün Kılıçdaroğlu sarf ettikten sonra galizliği mevzu bahis olmuş, kınanacak hal almıştır. Bugün bu ifadenin Meclis çatısı altında kullanılıyor olmasının, dahası “gaftır” diye düşünülürken halen savunuluyor olmasının müsebbibi geçmişte verilmeyen tepkidir.
Bu ifade, bir Bakan olarak hem partisinde hem de Türkiye Cumhuriyeti hükümetinde temsil ve icra yetkisine sahip bir şahıs tarafından kullanılmıştır. Bugün ahlak bekçiliği yapar gibi görünen birçok AKP’li isim sırf kendinden diye geçmişte bu ifadelere ses çıkarmamıştır.
Kendilerinden diye bir vakıf aklanmaya çalışılmaktadır.
Daha önce de söylediğimiz gibi ne ondan ne bundan demeden bu ifadelerin kullanımını kınamaktayız. Ancak sebep sonuç ilişkisi ile baktığımızda, tabiri caizse aile kurumunu himayesine verdiğimiz bir bakanın Ensar Vakfı’nda yaşanan olaydan sonra herkesten daha fazla titizlikle iddiaların üzerine gitmesi gerekirken, sırf kendilerine yakın olduğu için bu kurumu aklamaya çalıştığı gerçeği, toplumda öfkeyi arttırmıştır. Meclis çatısı altında kullanılan ifadelerden daha fazlası sosyal medyada, sokakta, bakkalda, manavda konuşulmaktadır.
İktidar artık hükümet etmiyor, cenk ediyor
Ne yazıktır ki iktidar mensubu olanlar, iktidardan rant umanlar ve rantın devamını arzulayanlar yanlışa yanlış demekten korkmaktalar.  AKP’nin ranta ve devlete ortak ettiği arka bahçesi Ensar Vakfı’nda yaşanan iğrenç olay da daha somut gösterdi ki iktidar hükümet etmeyi bırakmıştır. Yanlış olduğunu bildiği meselelerde dahi fail kendinden diye savunmakta, “yanlış” dediği vakit bir burç kaybedeceğini sanmaktadır. AKP, yanlış yapanlara aidiyetine, siyasi ve ekonomik kudretine göre muameleyi yerleşik bir uygulama haline getirmiştir.
Dillerinden düşmeyen Kuran’a, Hadislere aykırı yaşıyorlar.
Peygamber Efendimiz “"Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle, gücünüz yetmez ise dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz ediniz. Bu da imanın en düşük noktasıdır." buyurmuştur. Ancak dindar gençlik isteyen iktidar zihniyeti hayatı dar edilen gençliğin, çocuklarımızın karşılaştığı kötülüklerde bırakınız düzeltmeyi; es geçmekte, dillendirene de esip gürlemektedir.
Ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu kabul edilemez sözleri, AKP’nin ve Sayın Ramazanoğlu’nun yandaşlık saikiyle Ensar Vakfı’nda tecavüz olayını örtbas etme, perdeleme yanlışını yok etmez."