ATALARIMIZ ÇOK DİKKAT EDERDİ HARAM LOKMAYA EL SÜRMEYİN DERDİ.
Kul hakkı beş türlüdür:
1- Mali [Parasal]
2- Nefsi [hayati yönden]
3- Irzi [Haysiyetle ilgili]
4- Mahremi [Namusla ilgili]
5- Dini.
Hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluk, dinimizin çirkin gördüğü en büyük günahlardandır. İslam’da, helal alışverişe dair bazı şekil ve şartlar konmuş, bunların dışındaki yolların haram olduğu belirtilmiş ve inananlara bu yönde yer yer hem ikazlar yapılmış hem de müjdeler verilmiştir. Âdil idareci, emin emanetçi, dürüst tüccar ayet ve hadislerde sena edilmiş, zalim, hain, aldatan kimseler ise kötülenmiş, ağır cezalarla tehdit edilmişlerdir.
İnananların karşılıklı para ve mal mübadeleleriyle alakalı olarak umumi bir hitap şeklinde Kur’an’da şöyle buyrulmuştur:
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda meşrû olmayan yollarla yemeyin. Karşılıklı rıza ile yapılan bir ticaret yapmanız ise, elbette meşrûdur.”[1]
Efendiler Efendisi, emin ve dürüst tüccarla alakalı olarak şu beşaret dolu beyanda bulunmuştur: “Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli, (âyette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle beraberdir.”[2] Adil devlet başkanı hakkında ise şu müjde verilmiştir: “Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah’ın yüce lûtfuna ve himâyesine mazhar olacakların öncüleridir.”[3]
Çalıp gasp etmenin çeşitlerinden biri olan arazi ihlaliyle alakalı olarak Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır.
“Kim bir karışlık yeri haksız olarak elde ederse, o yerin yedi katı boynuna geçirilir.”[4]
Hırsızlık yapan bir kadını affetmesi için aracılık yapmak üzere kendisine müracaat eden bir sahabiye ise Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu ibretlik ikazda
“Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikâb ettikleri suça bir karşılık ve Allah tarafından insanlara ibret verici bir ceza olmak üzere ellerini kesiniz! Allah azîz ve hâkimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.)”[6] Hanefilere göre el kesme cezası, ancak korunmuş bir yerde bulunan ve değeri en az on dirhem olan bir şeyin çalınmasından dolayı gerekir. Miktarı, bahsedilen ölçüden az olan veya korumasız bir yerde bulunan malın ya da paranın alınmasıyla el kesilmez. Şafiî ve Malikîlere göre ise bu miktar, dinarın dörtte biri, yani 3 dirhemdir. 10 dirhemle, Efendimiz zamanında iki kurbanlık koyunun alınabildiği düşünülürse, Hanefilerin belirlediği bu miktar bugün yaklaşık olarak 1000, Şafiî ve Malikilerin tercih ettiği miktar ise 300 liradır.[7] Ayrıca hırsızlıktan dolayı el kesme cezasının verilebilmesi için, çalınan malın korunmuş bir yerde olması gerekmektedir.
Ebû Hafs Ömer b. Salih Tarsusî, İmam Hanbel’e gitti ve ona: “Kalpler ne ile yumuşar?” diye sordu. Talebesine baktı, başını eğerek biraz düşündü, sonra başını kaldırarak:
“Evlâdım, helâl yemekle yumuşar.” dedi. Talebe oradan Ebû Nasr Bişr b. Harise giderek, ona da aynı soruyu sordu: “Ey Ebû Nasr, kalpler neyle yumuşar?” O: “Allah’ın zikriyle kalpler huzur bulur.” ayetiyle cevap verdi. Ona İmam Hanbel’in yanından geldiğini söyledi. Bunu duyunca heyecanlanıp: “Eee, Ahmed b. Hanbel sana ne cevap verdi?” “Helâl yemekle yumuşar.” dedi. Bunun üzerine: “O işin aslını haber vermiş.” dedi. Oradan Abdulvehhap b. Ebû’l-Hasan’ın yanına giderek, ona da aynı soruyu sordu. O da “Allah’ın zikriyle kalpler huzur bulur.” dedi. Ona da İmam Hanbel’in yanından geldiğini söyledi. O da diğeri gibi merak etti bu soruyu İmam Hanbel’in nasıl cevaplandırdığını: Tarsusî: “Helâl yemekle.” dedi. Bunu duyunca: “Hanbel sana işin cevherini söylemiş. Asıl onun dediğidir, asıl doğru onun dediği gibidir.” diyerek hayranlığını belirtti. Helal Yemek! Helalinden Yemek! İmam Hanbel’den kalpleri yusyumuşak eden formül: Helal Yemek! Ve bu helal yemeği de üç kişiyle yemek: “Yemek üç kişiyle ağız tadıyla yenir; Kardeşlerle, sevinçle, yoksullarla onları sevindirerek, ailede mürüvvet ve mutlulukla.” O, dostluğu ve dostları ailesini, yoksulu, yoksulluğu çok severdi. Dostluğun manasını da bütün inceliğiyle anlamıştı. Biliyordu ki dostsuz, arkadaşsız hayat kurudur, tatsızdır, alçak bir yaşayıştır. Şöyle derdi: “Bir adamın dostları öldü mü, o kimse zelil olur, zillete düşer.” Ne güzel bir dostluk anlayışı, ne güzel bir bağlılık! Elindekini az olsa bile dostlarla helali paylaşmak, onlara helal olanı hediye etmek, elimde yok yarın ne yaparım demeden son lokmayı da onlara vermek onun için israf değildi. İmam Hanbel çok cömertti.
“Bu dünya küçülse de bir lokmacık kadar olsa, sonra bir Müslüman kişi onu alsa da bir Müslüman kardeşinin ağzına koysa, bu yine de israf sayılmaz” demesinden ve bunu hayatına da geçirmesinden cömertliğini, ne kadar zengin bir gönle sahip olduğunu anlıyoruz.
Herkes yediğine içtiğine dikkat etmeli evine haram lokma sokmamalı.
Rüşvet
Rüşvet, kelime olarak yağcılık ve hedefe ulaşma manalarına gelir. Istılahta ise, bir idareciye, yetkiliye ya da hâkime, menfaat sağlayacak şekilde karar vermesi için verilen gayr-ı meşru para demektir. Diğer bir tarife göre rüşvet, bir hakkın iptali veya bir bâtılın hak kılınması için verilen şeydir.Rüşvet, hem ayetlerde hem de hadis-i şeriflerde büyük bir günah olarak zikredilmiş ve lanetlenmiştir.
Alın teriyle kazanılmamış ve muhtemelen başkasının sırtından kazanılmış parayı harcamak ,HARAMDIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder