27 Kasım 2018 Salı

İSMET ÖZBAKKAL;SİYASET TECRÜBE İSTER

MAKAMLAR MEVKİLERİ ELDE EDEBİLİRİZ.FAKAT ÇIRAKLIK, KALFALIK DÖNEMLERİNDEN GEÇEN KİŞİLER VERİMLİ OLUR.
SİYASETİN İÇİNDE UZUN DÖNEM BULUNAN ŞANSI VE BAŞARIYI YAKALAMIŞ KİŞİLER
MİLLETE KARŞI DAHA HÜRMETLİ DAHA SEVECEN KİŞİLERDİR.

BAŞKENT ANKARA YA AKP DEN ADAY OLAN SAYIN MEHMET ÖZHASEKİ Yİ KUTLUYORUM. TESADÜF DEĞİL, BEŞ DÖNEM KAYSERİ BELEDİYE BAŞKANLIĞI,MİLLETVEKİLLİĞİ,BAKANLIK VE GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI YAPTI.
ANKARA YA YAKIŞIR BİR BAŞKAN OLUR VE SORUNLARI ÇÖZER,HAYIRLI OLSUN.
(Resim.Kayseri büyükşehir belediye başkanı Mehmet Özhaseki makamı ve DP İL BAŞKANI İsmet Özbakkal 2013)

Kayseri li çalışkandır,dürüsttür,planlı projeleri vardır.İnsan kıymeti bilir.
Öz sermayeyle çalışır,insanları ayırmaz.

Tecrübeler kolay kazanılmıyor.Toplumumuzda maalesef insanlara hizmet eden kişiler git gide azalıyor.
Vatan için millet için çalışan kişilerden Allah razı olsun.

25 Kasım 2018 Pazar

İSMET ÖZBAKKAL,SUÇ ŞİDDET İÇERİR , ÖRGÜTLÜ SUÇ VE MAFYA KONULU TV DİZİLERİ VE FİLMLER,ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ YANLIŞ YÖNLENDİRİYOR

TELEVİZYONLARDA YAYINLANAN MAFYA KONULU DİZİLER.,ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ ADETA KÖTÜ KONUMDA EĞİTİR,ÖRNEK ALIR BİÇİMDE, SUÇ VE KÖTÜ ADAM OLMA HEVESİ İÇİNE İTMEKTEDİR.
Kolay yoldan zengin olan mafya çeteleri.Helal haram bilmeden, gayri meşru ticaretleri legal gibi gösterip.Kısa zamanda lüks ve ihtişam içerisinde olduğunu çeken diziler.Adeta gençleri imrendirir konumda olmaktadır.
Ayrıca şanlı Türk polisini,organize çetelerin elinde sanki oyuncak gibi göstermekte olup.,Türk polisimizin itibarını zedelemektedir. Bu filmlerde polisi iş birlikçi gibi ve bilgisiz gösteren dizilerin derhal televizyonlardan kaldırılması veya polisimizi milletin menfaatlerini savunan vatan için çalışan konumunu koruyarak vatandaşa sevimli ve güvenilir algısı yaratmalıdırlar.

Organize çetelerin nasıl kurulacağını da öğreten dizilere oto kontrol mekanizması getirilmelidir.İyinin dürüstün ve doğrunun özendirilmesi gerekmektedir. Acımasızca işkence yapan sahneler,kolay adam öldürme,büyük laf söyleme milli manevi değerleri hiçe sayan televizyon dizilerini istemiyoruz.

TV Dizilerinin etkisi!
İçinde yaşadığımız toplumun kültürel değerlerini korumak için son derece dikkatli olmamız gerekirken, Televizyondaki belirli diziler bunu yok sayıyor. Ahlaki değerlerimize önem vermeyen diziler yayınlanmakta; çarpık ilişkiler , kötü örnekler, ahlak dışı gayrımeşru yaşantılar toplumun dengesini bozmaktadır.
GELECEĞİN EMANETÇİLERİ YANLIŞ YÖNLENDİRİLMEKTE
Yayınlanan ve yayınlanmakta olan diziler; lüks yaşantıyı, emeksiz kazancı, evlilik dışı ilişkileri, kötü alışkanlıkları ve değerlerimize uymayan davranışları ekranlara getiriyor. Bunları izleyen insanlar, bir şekilde özeniyor ekrandaki hayata. Televizyon dizileri, toplumsal değerlerimize dinamit koyduğu gibi geleceğimizi emanet edeceğimiz gençleri yanlış da yönlendiriyor. Daha düne kadar kutsal saydığımız değerler şimdi ayaklar altında...

21 Kasım 2018 Çarşamba

SELÂMUN ALEYKÜM DOSTLAR, "GÜNCEL SOHBET" Bir dost, bir arkadaş,bir sevenle sohbet etmek ne güzel şey... Önceleri dost ziyaretleri vardı. Hatır gözetme vardı. Söz verme, "ne pahasına okursa olsun" sözünde durma; Sözünü yerine getirme vardı. Yardımlaşma ve dayanışma vardı!.. İsmet ÖZBAKKAL

SELÂMUN ALEYKÜM DOSTLAR,
Bir dost, bir arkadaş, gerçekten ve gönülden bir sevenle, "karşılıklı hasret, hürmet ve muhabbetle" hemhal olana sohbet edene ne mutlu.
Evet, dostlarla sohbet etmek ne güzel şey değil mi!...
Önceleri dost ziyaretleri vardı. Hatır gözetme vardı. Söz verme, "ne pahasına olursa olsun" sözünde durma; Sözünü yerine getirme vardı. Yardımlaşma ve dayanışma vardı!..
Günümüzde Facebook,twiter,ınstagram var. Bunlar sanal ortamda bir birine erişim sağlar ama sesimizi,mekanımızı unutturdu.
Sizlere sorum şu,bu gün birini ziyarete gittiniz mi?
Hasta ziyareti değil,asker ziyareti değil,cenaze taziyesi değil,.
Hiç bir işiniz olmadan sadece dostluk ziyareti yaptınız mı?
İnsanlar yalnız yaşayamaz.Sosyal yaradılışı vardır ama günümüzde kalabalığın içinde yalnız kalmış insanlarımız çok fazla.
Işıklar altında yalnız kalmak,çok acı.Parklar bahçeler emekli yalnız yaşlı insanlarla dolu.
Şimdi bir soru,sırdaşınız olan kaç dostunuz var?
BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ... 
Yunus Emre sözü: "sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz"demiştir.
Öyleyse dünya işlerini arada bir bırakalım.Dost ziyaretinde bulunalım.Arkadaşımızı,eşimizi dostumuzu arayalım soralım,yarenlik edelim.
GÜLÜ İNCİTME GÖNÜL 
(Bestami Yazgan ne güzel yazmış)
Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül.

Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel süs,
‘Ya hayır de, yahut sus,’
Dili incitme gönül.

Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.

Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül.

Mevlâ verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül.

Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine.
Sahibi hürmetine
Kulu incitme gönül.

20 Kasım 2018 Salı

İSMET ÖZBAKKAL,ESNAFLIK BİTTİ Mİ?

MEMLEKETİMİZDE MESLEK OLARAK İKİ KİŞİDEN BİRİ DÜKKAN AÇAR,ESNAFLIK YAPARDI. HEMEN HEMEN HER MAMULÜ SATAR VEYA TAMİR EDERDİ.
BU GÜNLERDE KÜÇÜK ESNAFIN GİDERLERİ GELİRLERİNİ KARŞILAMAZ OLDU VE KÜÇÜK İŞ YERLERİ KAPANMAYA BAŞLADI.
KURUMSAL MARKETLER ÇIĞ GİBİ BÜYÜRKEN,HER MAHALLEDEN HER CADDEYE BİR KAÇ MARKA BİRDEN AÇILDILAR.
HER TÜRLÜ ÜRÜNÜ SATAN MARKETLER,MAHALLE ESNAFINI BİTİRDİ.
Binaların altına yapılan küçük dükkanlar,boşalmaya başladı.
Esnaf kendine uygun bir dükkan tutuyor.Çıraklığını ve ustalığını kendi yapıyor idare ediyordu.
Malı ucuz alamayan bakkal,tuhafiye,nalbur gibi bir çok esnaf kayıt altına giremediğinden zarar eder durumda.
Kurumsal marketler kamyonlar bazında çok miktarda aldığı malı ucuz aldığından parekendeye ucuz yansıtmaktadır.Fiş,fatura ve kredi kartı çektirdiğinden avantajlı durumdadır.

DÜKKANLARIN KAPANMASI BİR ÇOK MESLEK GRUBUNU YOK ETMEKTEDİR.
Günümüzde berber,terzi,tamirci gibi bir çok meslekler yok olma yolunda.
Eskiden ayakkabı tamircisi,radyo tv tamircisi,bisiklet ve oto tamircisine kadar bir çok dalda çırak yetişirdi.Artık bir çok işin tamiri bitmek üzere,artık parça değişimi var servisler var.

GÜNÜMÜZDE DE MESLEK GRUPLARI DEĞİŞTİ
Bilgisayar,cep telefonu,internet cafe,simit merkezleri,dönercilik aldı yürüdü.

BELEDİYELER DÜZENLEME YAPMALI ARTIK HER BİNANIN ALTI DÜKKAN OLMAMALI
Şehrin uzak noktalarına bir sürü siteler yapılmaktadır.Meslekler için yapılan dükkanlar,koparatifler kendi üyeleri dışında ki kişilere rant sağlamaktadır.Ufak esnaf oto tamircisi bir dükkan alamazken,
dükkan kiralayıp tamircilik yapmaktadır.Bu durum adaletli değildir.Üretim yapan ufak veya büyük fabrikalara devlet avantajlı mekan vermelidir.
Bir çok organize sanayi sitelerinde yarıdan çoğu kiraya oturmaktadır.Üretmeyen kişilerin sitelerde ne işi var? Üreten firmaya iş yerlerini avantajlı vermeli,elektrik,su giderleri ucuz olmalıdır ki dünya bazında rekabet edebilsin.
Bazı meslek gruplarını ve esnafları devlet koruma altına almalıdır.Vergiden muaf yapmalıdır.
Avm ve iş merkezlerin de küçük esnafa yer ayırmalıdır.

11 Kasım 2018 Pazar

İSMET ÖZBAKKAL,EĞİTİMDE AİLENİN ÖNEMİ.

KAYSERİLİ AİLENİN ÇOCUĞU OLARAK BÜYÜDÜM. ANNEM VE BABAMDAN ALLAH RAZI OLSUN NUR İÇİNDE YATSINLAR. ÖĞÜTLERİ VE TELKİNLERİ HALA KULAĞIMDA.
BABAM AHMET USTA OTO MOTOR USTASIYDI. BİZLERE VE ÇIRAKLARINA KALFALARINA SÜREKLİ SÖYLERDİ.
Sofra adabı,,dürüst olma,haram helal,yalan söylememe,imkanlarını kendin yaratmak gibi.
KURU SÖĞÜTTEN DÜDÜK ÇIKARDIM derdi. Rahmetli babam.Düdük yaş söğütten çıkar sonra kurutulur.Ama yaş söğüt bulamadın vakti değilse,zor ama kuru söğüdü düdük yapmış.Yani imkanları zorlayıp neticeye varmış.
Kayseri bozkır alanda bulunduğundan.Kurak iklim yapısına sahip olduğundan,ekip biçmek üzerine değilde,ticari kazanca önem vermiştir. Çocuk 10 yaşına geldi mi mutlaka bir mamul sattırır.Kazancı öğretir.Kolay para harcamamayı.Zarar ve karın ne olduğunu ufak yaşta öğrenirdi. Şemşağmer yani çekirdek,sakız vb gibi maddiyatta ucuz ama eline para değerdi.
Sofraya büyükten önce oturulmaz,besmele ile başlanırdı. Musılundan ye derlerdi.Yani hemen önünden.
Ekmeğin kırıntısını ye,yemek seçme,adaplı ye,şükret derlerdi.
Baba eve geldiğinde dış kapıda karşılanır,elinde bir şey varsa alınırdı.
Büyüklere şaka yapılmazdı.Oturma adabına dikkat edilir,verilen haftalık harçlıkla idare edilirdi.
Başkasının hakkında dedikodu ve olumsuz düşünceler söylenmezdi.
Kıyafet alımları bayramlarda olurdu genelde.Aile kimle ahbabsa,onların çocuklarıyla da biz arkadaştık. Şunu bilemezdik zengin mi? fakir mi?Çünkü idareli kullanma,eskimeden alma ve israf yoktu,şükretmek vardı.İnsanlara yardım etme duygusunu bize aşılarlardı.Bin zahmetle bağda kaynattığımız pekmezi.Şişelere koyar konuya komşuya dagatırdık. Komşularda bize aşure,bağ mamüli ev yapımı yiyecekler verirdi.
Gelme gitmelerde karşılıklı akit alınırdı.Siz bize bu cuma gelin,biz de size öbür cuma günü diye.
Sünnet düğünü,askere gitme ve evlenme adetleri kendi dini ve yöremize göre uygulanırdı.
Daima büyüklerin fikri ve hayır duası alınırdı.Bet bereket vardı.
Her yaz çocuk cami kursuna gönderilirdi.Bağa göçerdik.Bağ kültürü çok farklıydı.Ah o çaman ekmek,bazlama hiç unutulur mu? Kuyudan  çekilen kar suyu,bakır mavtaşayla içilirdi.
Ağaç yaş iken eğilir.Eğitim ailede başlar.Vatan millet sevgisi ailede başlar.
NE EKERSENİZ ONU BİÇERSİNİZ.ÇOCUKLARINIZA VAKİT AYIRIN.,ÖĞRETİN..

9 Kasım 2018 Cuma

İsmet Özbakkal,Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 80. yıl dönümü saygı ve rahmetle anılıyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938)
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURUCUSU VE İLK CUMHURBAŞKANI ATATÜRK
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise  Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.
Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
1. Siyasal Devrimler: 
· Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922) 
· Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler:
· Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi:
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler 

5. Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması 
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması
Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.
Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.

4 Kasım 2018 Pazar

İSMET ÖZBAKKAL: "YEREL SEÇİMLER VE OY ANALİZİ" -Ülkemizde siyasi partilerin aday tespit sürecini belirleyen faktörlere geçmeden önce, bu sürece ilişkin tartışmanın sadece listeleri kimlerin yaptığı (lider, yönetim, delegeler, üyeler ya da seçmenler) sorusuyla sınırlı olmadığını hatırlatmak gerekiyor.

31 MART 2019 YEREL SEÇİMLERİ YAKLAŞIYOR.ADAY ADAYLARI PARTİLERE MÜRACAAT EDİYOR.
ARTIK ADAYLIK BELİRLEME İŞLEMİ,SADECE PARTİLERİN GENEL MERKEZLERİ VE GENEL BAŞKANIN KARARINA BAĞLI.
Aslında aday adayları parti il başkanlıklarına başvurur. Ön seçim sistemi ile ortaya sandık konur.Tüm üyelerin seçimiyle sıralanan liste,parti genel merkezlerine gider. Bir yoklamada orada yapılır adaylıklar ortaya çıkar.
Ülkemizde siyasi partilerin aday tespit sürecini belirleyen faktörlere geçmeden önce, bu sürece ilişkin tartışmanın sadece listeleri kimlerin yaptığı (lider, yönetim, delegeler, üyeler ya da seçmenler) sorusuyla sınırlı olmadığını hatırlatmak gerekiyor. Bu alandaki araştırmalar, adayları belirleyenlerin yanında başka etkenlere de işaret ediyor. Örneğin, kimlerin aday olabildikleri, aday belirlemenin ne derecede merkezi olarak gerçekleştiği, aday belirleme yönteminin kaç aşamalı olduğu, atama ve oy verme sürecinin karmaşıklık düzeyi gibi sorular da büyük önem taşıyor. İlişkili soruları çoğaltmak mümkün. Adaylar sadece belirli bir toplumsal kesimden mi gelebiliyorlar? Adayların tespitine ulusal düzeyde mi yerel düzeyde mi karar veriliyor? Farklı toplumsal kesimlerin ve örgütlerin (sendikalar, işveren kuruluşları) ne derecede oy ve söz hakkı oluyor? Parti içinde birden fazla düzeyde eleme ya da sıralama yapma imkanı bulunuyor mu? Yani adayları kimlerin belirlediği sorunundan öteye bütün bu sorulara verilen yanıtlar çerçevesinde aday belirme sürecinin demokratik ve kapsayıcı olup olmadığını tartışmak gerekiyor.
HER PARTİNİN BELİRLEDİĞİ ADAY ADAYLIĞI ÜCRETLERİ YATIRILIR
Partiler meclis üyeli,ilçe,il ve büyük şehir aday adaylığı için ayrı ücret yatırırlar.
SEÇİM ÇALIŞMALARI
Önce hemşehricilik üzerinden başlayan çalışmalar,sivil toplum kuruluşları ziyareti ve millete gitme çalışmalarıyla devam eder.
Basın önemli faktör olup.Partinin ve adayın maddi gücüne göre şekil alır.
Seçim büroları açma ve araç giydirme anons yaptırmak ayrı bir güç olup ilan afiş gerekir.
TBMM’ye sunulan 2018 Bütçesi’ne göre, 2017’de 234.7 milyon TL olan bütçeden siyasi partilere yapılan Hazine yardımı; 2018’de 273.8 milyon TL olacak.
Yardımın 139.1 milyonu AK Parti, 71.2 milyonu CHP , 33.3 milyonu MHP , 30.1 milyonu HDP’ye yapılacak. 2017’de AK Parti 119.3, CHP 61, MHP 28.5, HDP 25.8 milyon TL yardım aldı.Hazine yardımında, partilerin son seçimdeki oy oranı dikkate alınıyor. 1 Kasım 2015’te Meclis’e HDP 59, MHP 40 vekil soktu. Ancak MHP yüzde 12.03, HDP yüzde 10.56 oy aldı. Bunun çin MHP Hazine yardımından daha büyük pay alacak.
Kısacası siyaset güç kuvvet işidir.Yola çıkan aday para ve güç sarvetmek zorundadır.
PARTİLERİN KASASINDA BULUNAN PARALARLA ADAYLARA DESTEK GELE BİLİR
Mitingler ve medya bütçeleri parti genel merkezlerince karşılanır.
Reklamını iyi yapan aday ve parti güçlü görünümüyle seçimi kazanır.
VATANA MİLLETE HAYIRLI HİZMET ETMESİ İÇİN, TECRÜBELİ VE DÜRÜST ADAYLAR ADAY EDİLMELİDİR...