28 Nisan 2019 Pazar

İSMET ÖZBAKKAL;İNSANCA YAŞAMALIYIZ!!!

YAŞADIĞIMIZ ORTAMLAR VE SOSYAL MEDYADA İZLEDİĞİMİZ OLAYLAR İĞRENÇ.
NE OLUYOR VATANDAŞLARA???
TECAVÜZLER,DOLANDIRICILAR,ÇETELER,UĞUŞTURUCU SATICILARI,İÇİCİLERİ,FUHUŞ YAPANLAR,KUMAR OYNAYANLAR,TEFECİLİK YAPANLAR NEDEN ÇOĞALDI...
AHLAK EROZYONU MU YAŞIYORUZ.
HERKES KENDİNE ÇOLUĞUNA ÇOCUĞUNA SAHİP OLSUN LÜTFEN.
YARADAN VAR.ALLAH VAR.CENNET CEHENNEM VAR. KİMSE ÖLÜMSÜZ DEĞİL...
KUL HAKKI YEMEYİN,ADAM GİBİ YAŞAYALIM.

AHLAK ve FITRATIN BOZULMASI
Yaratılıştan günahsız ve mükemmel bir varlık olarak yaratılan insan, ana rahminde başlayıp ölümüne kadar kendini eğitme kabiliyetine sahiptir. Çocukluk yıllarının bir bölümünde pasif kalırken, ileriki yıllarda kendini tamamen kontrol altına alabilme yeteneğine sahiptir. Bu yönüyle onun gelişmesine; başta anne babası, öğretmenleri, arkadaşları, toplum, basın-yayın ve teknolojik gelişmelerle tüm dünya insanının doğrudan ya da dolaylı olarak etkisi olmaktadır.
Yüce Allah (c.c.)’ın masum olarak dünyaya gönderdiği her çocuk, harika bir donanıma sahiptir. Gördüğü iyilikleri ya da kötülükleri hafızasına kaydeder. Karakterini oluşturacak bu gözlemleri ailesiyle başlar, gelişim sürecindeki imkânlarına göre gelişir, olgunlaşır, bilgi ve becerisini belirler. Belleğine yükleyeceği her kötü, faydasız, olumsuz ve yanlış bilgi, adeta bilgisayarı çökerten bir virüs veya vücudu saran bir mikrop gibi duygu ve düşüncelerini olumsuz yönde etkileyecek, yıkıcı duygulara kapılmasına vesile olacaktır. İnsanın bu özelliğini bilen Yaratıcı, erdemli bir toplum oluşturmanın yöntemlerini çeşitli vesilelerle haber vermiştir. Hz. Âdem (a.s) la başlayan ve fıtratı bozulan her kavim uyarılmış, cennet gibi imar edilen nice beldeleri, kötü niyetli kişiler, harabeye çevirmiştir. (Bakara, 205)
Yüce Mevla Hz. Muhammed (sav.)’i; düşünce, söz, eylem ve güzel ahlakıyla insanlara örnek göstermiş ve son kez (Ahzab, 40)uyarmıştır. Peygamberlik öncesinde insanların kalbinde taht kurarak “Güvenilir Muhammed” unvanını alan Allah Elçisi, Rabbinin öğütlerini insanlara en güzel şekilde bildirmiş, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud, 112) hitabıyla, ahlakını tahrip edebilecek virüslere karşı uyarılmış, “Sen yüce ahlak üzeresin” (Kalem, 4) ayetiyle bu güzel yaşantısı insanların beğenisine sunulmuştur. İnsanda yaratılıştan var olan utanma duygusunu yok edecek her türlü olumsuzluklar dinimizce yasaklanmıştır. Yalan söylemek, söz taşımak, haksız yere insanları suçlayıp onurlarını kırmak, hataları araştırıp toplumu kötülüğe yönlendirme gibi faydasız eylemler, bunların bir bölümünü oluşturur. Toplumu meşgul eden bu tür olumsuzluklar, güzel gelişmelerin önüne konan birer engel gibidir. İnsanların ümidini kırar. Hayallerini yıkar. Pozitif enerjiyi, negatife çevirerek emeli olmayan asalak bir toplum oluşturur. İnsanın düşüncelerinde meydana gelen bozukluklar eylemlerine yansır ve tüm bireylerin yaşantısı kaosa dönüştürür. Dostluk ilişkilerini yıkar. Başkasını eleştirmekten kendini sorgulamaya zaman bulamaz. Kötülüğün her türlüsünü kendine mubah sayar. “Yaşamak için öldüreceksin” felsefesiyle başkalarına yaşama hakkı tanımaz. Egosunu tatmin edebilmek için “yaşasın kötülük” anlayışıyla ahlaksızlığın öncülüğünü yapmaya çalışır.
“Kötülüğe kötülükle karşılık verilmez” (Mecelle) kaidesi gereği olumsuzlukları düşünce ve hayatımızdan tamamen atmalıyız. “Bağışlayıcı ol. İyiliği öner. Cahillerle tartışmaya girme” (Araf, 199), “Kötülüğü iyilikle ortadan kaldırın” (Rad, 22), “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” (Zumer, 9), “Yapmayacağız işleri insanlara önermeyin” (Saf, 2) v.b. gibi birçok ayet ve hadisle dinimiz bize doğruyu göstermektedir. İçi boş tartışmalar, vaktimizin boşa gitmesine sebep olur. Karanlığa sövmektense, bir mum yakarak her birey yaşadığı çağı aydınlatmalı, geleceğimiz olan yavrularımıza da yaşanabilir bir dünya bırakmalıyız. Kapısının önünü süpüren insanların bu işi yapmasıyla dünyanın bir anda çöplerden temizleneceği gibi, fıtratı bozan kötü duygu ve düşünceleri terk edip, hayatımızdan çıkararak tüm kötülüklerden bir anda kurtulmamız mümkündür. Bunu başarmak da, sanırım başkasını değil, kişinin kendini sorgulamasıyla mümkündür. Gözündeki merteği fark edip temizleyen her birey, muhatabının gözündeki çöplerle ilgilenmeyi utanç vesilesi sayacaktır.
Selam ve dua ile…

23 Nisan 2019 Salı

İSMET ÖZBAKKAL,TARİHTE İLK SENET,MÜHÜR KAYSERİ DE BULUNDU.

Kültepe - Kayseri

Kayseri tarihini 6000 yıl önceye dayandıran belgelerin gün ışığına çıkarıldığı Kültepe, Kayseri merkeze 24 km uzaklıktadır. Hititlerin Anadolu’da kurduğu ilk kentin kalıntısı olan höyük ve onu saran Karum’dan oluşan Kültepe Ören Yeri’nde yönetim binalarının, dini yapıların, ev, dükkân ve atölyelerin kalıntıları görülmektedir.
Kültepe Tabletleri
Asurların kurduğu büyük ticaret kolonileri karumların merkezi Kültepe’deki Karum’du ve diğer karumları yönetiyordu. Kültepe, Anadolu’daki ilk yazılı tabletleri barındırması ve dünyanın ilk organize ticaret merkezi olmasıyla ön plana çıkmaktadır. Asur çivi yazısı ile yazılan bu tabletlerde, dönemin siyasi ve hukuki ilişkilerini gösteren mektuplar, senetler, mühürler ve anlaşma metinleri vardır. Söz konusu tabletler 2015 yılında Unesco Dünya Belleği listesine alınmıştır.
Ticaret yolu üstünde stratejik öneme sahip Kültepe bu özelliğini yüzlerce yıl sürdürmüştür. Kültepe, dünya müzelerine ve eski eser pazarlarına dağılan ve Kapadokya tabletleri olarak tanımlanan çivi yazılı belgelerin ilk ortaya çıktığı 1871 yılından beri bilinmektedir. 1925’te Kültepe’nin önemli bölümlerinden biri olan karum keşfedilmiştir. 1948 yılından beri Türk Tarih Kurumu ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına bölgede kazılar yapılmaktadır. Kültepe’de Asur, Genç Hitit, Helen, Roma, Pers ve Tabal dönemlerine ait eserler ve bulgular gün yüzüne çıkarılmıştır. Çıkarılan bu eserler Kayseri Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Kaynak: Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü