28 Ağustos 2017 Pazartesi

DEMOKRAT PARTİ KAYSERİ İL BAŞKANI İSMET ÖZBAKKAL: "BİZ BU ÜLKEYİ KARŞILIKSIZ OLARAK SEVDİK VE DEVLETİN DİNİ'NİN ADALET OLDUĞUNU BİLDİK VE BUNA İNANDIK" DEDİ

Ülkemizde yaşanan olaylar bir komplo teorisidir. Vatanına milletine bağlı kalan milleti kimse yıkamaz. Vatanı sevmek demek, “Adaletli olmak” demektir. Zira: 
“DEVLETİN DİNİ ADALETTİR” 
Adaletsi devlet yöneticileri faziletsizdir.
Adaletin kaynağı Vatan ve Millet sevgisidir. Vatanını sevmek hizmetle olur. Vatan hizmet bekliyor. Bu kervana sende katıl. Vatanı sevmek, mücadele etmektir..
Bize bu cennet vatanı kanları ve canları ile armağan eden aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize bir kez daha minnet ve şükranlarımı sunarım. Demokrat Parti Kayseri İl Başkanı İsmet Özbakkal, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayınladı.
MİLLETİN BİRLİK VE BERABERLİĞİ MUTLAKTIR.
Özbakkal, "Kahraman Türk Milleti’nin çok iyi bildiği ve her yıl kutlamaktan onur duyduğu "Zafer Bayramı" 1922 yılında 26 Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in Başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesinin (Büyük Taarruz’un) şerefli ve şanlı yıl dönümüdür.
Emperyalist, Türk düşmanı ve sömürgeci İşgalcilerin ülke sınırlarını terk etmesi anlamına gelen 30 Ağustos, ülke topraklarının geri alındığı; Türkiye Cumhuriyeti temellerinin atıldığı ve ihanetin Anadolu topraklarından kahramanca sürüldüğü "onurlu günü" temsil eder." ifadesinde bulunduğu mesajını şu şekilde sürdürdü: "Ancak, içinden geçtiğimiz bu bunalımlı ve buhranlı günlerde kutlama yapmak Türk Milleti’ne zor geliyor. Zira, müesses Ordu, bilumum güvenlik kuvvetleri ve hükümete rağmen; Her gün, dahili bedhahların işbirlikçisi, dış düşmanların maşası, anarşi-terör ve tedhiş eşkiyasının alçakça şehit ettiği "Aziz Yurttaşlarımızın" cenazelerinin peş peşe gelmesi bizleri kahrediyor.Cenab-ı Hak milletimizi ve ülkemizi bir an önce bu acılardan, iç düşmanlar, cinnet getiren katil, hain, cani ve insanlık düşmanlarına yardım ve yataklık eden dönme-devşirme, etki ajanı ve kriptolardan kurtararak, bu ıstırap, zulüm, işkence ve acılara son verme iradesini milletçe göstermeyi hepimize nasip eylesin.
Milli birlik, kadim beraberlik ve vatanımızın bölünmez bütünlüğünün hayasızca tartışıldığı bu günlerde; Ülkemiz üzerindeki menfur emelleri bilinen dış güçler ve bedhah işbirlikçileri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sarsılmaz iradesi, birlik inancı, birbirlerine olan saygısı, sahiplik duygusu, sadakat ve sağduyusu sayesinde hiçbir zaman başarılı olamayacak; Nihayette hüsrana uğrayıp, mutlaka belâlarını bulacaklardır.
Sonuçta Bu Millet, Yine zaferler kazanmaya devam edecektir.
"Bir musibet, bin nasihatten evlâdır" denilir. Bu musibetin de inşâllah üstesinden gelinecek; Sevgili halkımız dostunu, düşmanını bir kere daha bilecek, ihanetin nereden ve kimlerden geldiğini idrak edecek ve bir daha menfur tuzaklara düşmeyecektir.
Geçmişte hangi konumuzu Avrupa ile müzakere etmişsek, o kolumuzun koptuğunu iyi biliyoruz. O nedenle Türkiye kendi varlığını, kendi ulusal birliğini tahkim etmek durumundadır.
Bu millet zaferler kazanmaya devam edecektir. Yüce Türk Milleti ümidini kaybetmemelidir. Milletimizin içinde gözyaşlarını dindirecek kadroları dün vardı, bugün de vardır, yarın da kesinlikle olacaktır. Hiçbir kimsenin gücü mazimizle, şanlı tarihimizle Atatürk’le ve Kurtuluş Savaşı’yla bağımızı koparmaya yetmez ve yetmeyecektir. Gençlerimize hür ve bağımsız bir millet olmanın gururu ve şuurunu unutturmak isteyen zihniyetin azgınlaştığı günümüzde, herkesin uyanık olması gerekmektedir. Buradan; yanlış hesap yapanlara, temel değerlerimizle oynayanlara, din ve vicdan tüccarlığı yapanlara, siyaset simsarlığı, misyon tacirliği yapanlara, sahte demokratlara, gençliğe kin ve nefret aşılayanlara sesleniyorum: Gücünüz, bu inançlı gençliğin elinden ortak mazimizi, binlerce yıldır pekişen sevgimizi, birbirimize olan saygı ve muhabbetimizi, birlik ve beraberliğimizi alamayacaktır.
Bu samimi duygu ve samimi düşüncelerle; Demokrat parti olarak. Başta milli mücadelemizin lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu vatan için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi saygı ve şükranla anıyor; Milletimizin Zafer Bayramı ve Zafer Haftasını en içten duygularımızla kutluyoruz."

22 Ağustos 2017 Salı

Türkiye Cumhuriyetinin 3. ve İlk Sivil Cumhurbaşkanı; Demokrat Parti'nin Kurucusu ve Kurucu Genel Başkanı CELÂL BAYAR; Vefatının 31. Yılında Törenlerle Anıldı.

 O BİR EFSANE, (Atatürk, Bayar, Menderes) BİR LİDER...

1883 (1986) 22 Ağustos 2013, 130. yıl;
Atatürk’ ün Başvekili, DP Kurucu Genel Başkanı, T.C.’nin 3. ve ilk sivil Cumhurbaşkanı; Son Komitacı Mahmut Celâl BAYAR, (*)
130 Yaşında
Doğumu: 16.5.1883 – Umurbey Köyü (Bursa – Gemlik İlçesi)
Vefatı:     22.8.1986 – İstanbul (103 yıl, 3 ay, 6 gün)
23 Nisan 1920 öncesi görevleri:
Gemlik Mahkeme ve Reji İdaresi’nde katip
1905 - Bursa Ziraat Bankası’nda memur
1905 - Deutsche Orientbank’ta (Dresdner Bank) memur, 1907 Baş Memur
1908 - İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Bursa örgütünde Genel Sekreter
1909 - İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin İzmir örgütünde Genel Sekreter
1915 - İzmir Şimendifer Mektebinin kuruluşunu gerçekleştiriyor
1919 - Galip Hoca olarak Ödemiş-Aydın-Akhisar yöresinde Milli Mücadeleye katılıyor
1920 - Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Saruhan mebusu olarak katılıyor (12 Ocak 1920)
1920 - Vahidettin’in iradesiyle 37 yaşında idama mahkum oluyor (11 Nisan)
Kurtuluş Savaşı boyunca görevleri:
5 Mayıs 1920 - Ankara’ya gelmiş, TBMM’ne katılmış ve Mustafa Kemal ile tanışmıştır
10 Ağustos 1920 - İktisat Vekaletine vekalet etmiştir
27 Şubat 1921 - İktisat Vekaletine asil olarak seçilmiştir
14 Ocak 1922 - İktisat Vekaletinden istifa ederek ayrılmıştır
6 Şubat – 3 Nisan 1922 - Hariciye Vekaletine vekalet etmiştir
Lozan görüşmelerine danışman milletvekili sıfatıyla Heyet Üyesi olarak katılmıştır
Cumhuriyet Dönemi Görevleri:
6   Mart 1924 – Mübadele, İmar ve İskan Vekili (7 Temmuz 1924 tarihine kadar)
26 Ağustos 1924 – Türkiye İş Bankası kurucu Genel Müdürü
9   Eylül 1932 – İktisat Vekili
20 Eylül 1937 –   Başvekil Vekili
25 Ekim 1937 –  Başvekil (25 Ocak 1939 günü cumhurbaşkanının talebi üzerine istifa)
Celal Bayar’ın ATATÜRK döneminde Türkiye’ye kazandırdığı önemli kurum ve kuruluşlar:
Türkiye İş Bankası ve Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.
SÜMERBANK
ETİBANK
M.T.A.
E.İ.E.
DENİZBANK
Halkbankası ve Halk Sandıkları
T.M.O.
Celal Bayar, ATATÜRK’ün vefatından sonra 7 Ocak 1946 tarihinde üç arkadaşı ile birlikte Demokrat Parti’yi kurmuş, 22 Mayıs 1950 tarihine kadar bu partinin Genel Başkanlığını yapmıştır ve 22 Mayıs 1950 – 27 Mayıs 1960 arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin Üçüncü Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmuştur. 27 Mayıs’tan sonra Yassıada’da yargılanmış ve  78 yaşında, yaşamında ikinci kez, idama mahkum edilmiştir. Mahkumiyeti ‘ömür boyu hapis’e çevrilmiş ve Bayar mahkumiyetini Kayseri cezaevinde geçirmiştir. 1964 yılında çıkarılan bir af ile özgürlüğüne kavuşan Bayar 103 yaşında vefat edene kadar ülkenin siyasi sorunları ile ilgilenmeye devam etmiş ve ‘Ben de Yazdım’ kitaplarını yazmıştır.
Celal Bayar’ın yaşamından ATATÜRK dönemi dışında ATATÜRK ile ilgili önemli kesitler:
6 Haziran 1950 – Durmak noktasında bulunan Anıtkabir inşaatını ziyaretle 30. Yıl’a yetiştirilmesi için Başbakan ve diğer ilgililere kesin talimat vermiş ve 10 Kasım 1953 günü ATATÜRK’ün vatan toprağına kavuşmasını sağlarken önemli bir konuşma yapmıştır:“ATATÜRK,
“Sen bizdendin. Seni halife yapmak, padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin. Milli irade yolunu seçtin. Hayat ve şahsiyetini milletinin hizmetine vakfettin. “Türkün gıpta ettiği, övdüğü ve övündüğü vasıflara maliktin. Bütün bu meziyetlerinle Türkün ta kendisiydin. “Şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz. “Bil ki, hakiki yerin, daima inandığın ve bağlandığın Türk Milletinin minnet dolu sinesidir... "Nur içinde yat”
1952 yılında Selanik ve Batı Trakya’ya yaptığı gezide ATATÜRK’ün doğduğu evin boş ve bakımsız bir durumda olduğunu görerek evin ATATÜRK’ün doğduğu tarihte olduğu gibi tefriş edilip bir müzeye dönüştürülmesi ve 10 Kasım 1953 tarihine yetiştirilmesi talimatını vermiştir.
Ev, 10 Kasım 1953’e kadar Bay ve Bayan Enver Ziya Karal tarafından müzeye dönüştürülmüştür.
1954 yılında A.B.D.’yi ziyaretinde Kongre’de yaptığı konuşma öncesi Kongre Kütüphanesi’ne ATATÜRK’ün üç ciltlik NUTKU’nu hediye etmiştir.
8 Nisan 1956 günü Adana’da BOSSA fabrikasının açılışlında fabrikanın kurucusu Hacı Ömer Sabancı’ya söyledikleri: (Sakıp Sabancı’dan alıntı)
“Hacı Ömer, ben sana ‘Basma fabrikası kur. Çukurova’nın kızlarını giydir. Çukurova’nın kızlarına çeyiz yap’ dedim. Beni dinledin. Bu fabrikayı kurdun. Teşekkür ederim. Allah sana uzun ömürler versin.
“Böyle hayırlı bir iş yaptığın için, Allah benim ömrümden alsın, sana versin.”
“Ben (Sakıp Sabancı) bu sözleri duyunca hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu ne anlamlı bir konuşma idi.
“Bir cumhurbaşkanı, sanayileşmeye, istihdam yaratmaya yürekten inancını nasıl iki cümle ile dile getiriyordu.”
Bayar’ın bu sözleri, ATATÜRK’ün 17 Eylül 1937 günü Dolmabahçe’de Afetinan’a söylediklerine çok yakındır:
“Memleketin en önemli ve esaslı işlerini konuşuyoruz. Bunlar beni yormuyor, bilakis hayat veriyor”
ATATÜRK’ün ‘memleketin en önemi ve esaslı işleri’ olarak tanımladığı işler, Başbakan Celal Bayar’ın onayına arz ettiği 4 Senelik 3 Numaralı Kalkınma Planı’ndaki yatırım projeleri idi.
Celal Bayar, Kemalist Ekonomi’ye yön veren kişi olarak ATATÜRK’ün kendisine aşıladığı yatırım heyecanını 103 yıllık uzun yaşamının sonuna kadar eksilmeden taşımıştır.
Bu heyecanın kaynağı ATATÜRK’ün 10. Yıl Nutku’dur:
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir…
“Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz:
“Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız.
“Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız…”
19 Eylül 1938 tarihli ULUS Gazetesi’nde Başbakan Celal Bayar’ın açıklaması:
“Her adımımızda, vatandaşlarımızın refah ve iş hacmini arttırmak, yurdumuzun emniyet ve istikbalini genişletmek gayesi vardır.”
Celal Bayar’ın ATATÜRK’ün ekonomiye verdiği önem ve yatırımlar karşısında duyduğu  mutluluk hakkında söyledikleri:
“Bir belediyenin bir mahalleye bir ampul taktığını duysa, ondan zevk alırdı. O kadar iktisadi meselelere kendisini vermişti.”
Celal Bayar’ın ATATÜRK’ün vefatından kısa bir süre sonra 12 Aralık1938 günü, Arttırma ve Yerli Malı Haftası açış konuşmasında başbakan olarak söyledikleri, ATATÜRK’ü ve onun mirasını algılayışı açısından önemlidir:
“Atatürk’ü anmak, Atatürk’ten bahsetmek hepimiz için ruhi bir ihtiyaçtır. Fakat, bu muazzam varlık huzurunda söz söylemek kadar güç bir şey tasavvur olunamaz. Birçok güzide hatipleri-miz, birçok değerli şairlerimiz, hislerine revaç vermek için söz aldıkları zaman, bu muazzam kudretin karşısında, mutlak bir surette, aciz duymuşlardır. Bu, arkadaşlarımızın kudretsizli-ğinden, layikatsizliğinden, değil, bu muazzam varlığın herkes karşısındaki, harikulade tecelli-sindendir. Bendeniz de Atatürk hakkında, hissiyatımı ifade etmek için mutlak aciz içersinde-yim. Yalnız kendilerine karşı, gene böyle bir toplantıda, hissiyatımı ifade ederken, demiştim ki:
“Atatürk’ü sevmek, her Türk vatanperveri için milli bir ibadettir.”
“Bendeniz, bugün de, huzurunuzda, bu Ebedi Şef’imizin, Halaskarımızın, Kahramanımızın, her türlü iyi üstün vasıfları cami olan Büyük Adam’ımızın, manevi huzurunuzda eğilerek, bunu tekrar ediyorum: “Atatürk, seni sevmek Türk milleti için milli bir ibadettir.”
“Büyük, Ebedi Şef’in bize vediası olan rejim (Cumhuriyet) üzerinde durmak, O’nun en basit farz olunabilecek usulleri üzerinde dahi, büyük dikkat ve teyakkuzla (uyanıklık) vazifemizi yapmak, en önemli işimizdir.”
Kaynakça:
Celal Bayar, ‘Ben De Yazdım’ (8 Cilt) 1967 -  1972
Cemal Kutay, ‘Celal Bayar’ (4 Cilt) 1940
41 Yazar, ‘100. Yaşında CELAL BAYAR’a ARMAĞAN’ Tercüman Yayı nları, 1982
AYIN TARİHİ Dergileri, Sayı 1 – 61 (1934 – 1938)

21 Ağustos 2017 Pazartesi

DP İL BAŞKANI İSMET ÖZBAKKAL KURBAN BAYRAMI DOLAYISIYLE MESAJ YAYINLADI. yoksula, kimsesize, çaresize yakınlaşmanın bayramıdır” dedi.

“Kurban bayramı ve hac, barışın esenliğin; birlik içinde duanın, yakarışın; statülerden arınarak eşitlenmenin; kendini bilmenin, tefekkürün, tezekkürün, yenilenmenin; sabrın, nefisleri terbiye etmenin, hiç bir canı incitmemenin, yok etmemenin; çaresizliği gidermenin, yaşama bilincinin, kutlu yürüyüşün; tarihe tanıklık etmenin kutsalı ve geçmişi idrak etmenin; yoksula, kimsesize, çaresize yakınlaşmanın bayramıdır” dedi. 

“Millet olarak bizi birbirimize düşürmek, gücümüzü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak için nice dâhili ve harici oyunlar sergilenmektedir…”

Aslında bayramlar biz Müslümanlar için sevinç günleri olması gerekirken üzülerek ifade edeyim ki; İslâm âlemi olarak son zamanlarda yaşadığımız acılar sebebiyle bayramları hep buruk bir şekilde geçirmekteyiz. İslam ve Müslümanlar zorlu bir süreçten, ağır bir imtihandan geçmekte ve derin hüzünler yaşamaktadırlar. Millet olarak bizi birbirimize düşürmek, gücümüzü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak için nice dâhili ve harici oyunlar sergilenmektedir. Annelerinin bağrından kızlarımız kaçırılmakta, babalarının dizinden oğullarımız koparılmakta, eli kalem tutması gereken gençlerimizin eline silah tutuşturulmakta, evlatlarımız hain emellere alet edilmekte ve barış topraklarına nefret tohumları ekilmeye çalışılmaktadır. Nice askerimiz, nice polisimiz, nice masum evladımız şehadet mertebesine ulaşmaktadır. Bu vesileyle ebediyete uğurladığımız aziz şehitlerimize Yüce Rabbim rahmet eylesin! Ailelerine, yakınlarına ve sevenlerine sabır ve metanet ihsan eylesin! Aziz milletimize güç ve kuvvet bahşeylesin! Unutulmamalıdır ki çatışmayı körüklemekten, insanları katletmekten ve insanların kalplerine korku salmaktan medet umanların başarı elde etmeleri mümkün değildir. 

“Millet olarak, hem de İslâm âlemi olarak yaşadığımız tüm bu acılar, Müslümanların birbirine daha çok kenetlenmesine vesile olmalıdır…” 

Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurt dışında yaşayan millet varlığımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve âlem-i İslâm’ın Kurban Bayramlarını tebrik ediyorum. Kurban Bayramının hemen ardından başlayacak olan yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı ve başarılı geçmesi; terör, vahşet ve ölümlerin değil; barış, huzur, güven ve kardeşliğin doyasıya yaşandığı, insanların mutlu olduğu bir dünyayı yeniden inşa edebilmek için Yüce Rabbime dua ve niyaz ediyorum.     Kurban bayramı hayırlara vesile olması dileğimle,tüm vatandaşların bayramını kutluyorum.

13 Ağustos 2017 Pazar

DP İL BAŞKANI İSMET ÖZBAKKAL İYİ Kİ VARSIN EREN DEDİ.ŞEHİTLERİMİZİ SAYGIYLA ANIYORUZ.

Trabzon Maçka'da teröristlerin saklandığı sığınağı
Mehmetçiklere gösterirken şehit düştü...
MEKANIN CENNET OLSUN ASLANIM!!
VATAN SANA MİNNETTARDIR!
Bu ulusun onbeşlileri hiçbir zaman bitmez !
Fethi'miz, Fırat'ımız, Aybüke'miz, Necmettin'imiz bitmez bizim. Erenlerimiz sağ olsun!              Trabzon'un Maçka ilçesi kırsalında dün bölücü terör örgütü mensuplarıyla sağlanan sıcak temasta Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik ile 16 yaşındaki Eren Bülbül'ün şehit edilmesine tepki gösterdi.
Çorum Saat Kulesi önünde bir araya gelen vatandaşlar, şehit Eren Bülbül'ün fotoğrafı üzerine "İyi ki varsın Eren" yazılı pankart açtı. Ellerinde Türk bayrakları bulunan vatandaş, "şehitler ölmez, vatan bölünmez", "şehitler ölmez, Erenler tükenmez" şeklinde sloganlar attı. Daha sonra vatandaşlar, şehitler için dua etti.
Grup adına konuşan Furkan Mazman, 15 yaşındaki Eren Bülbül'ün şehit edilmesinin, tüm yurdu olduğu gibi Çorum'u da yasa boğduğunu söyledi.
Kundaktaki bebeklere kurşun sıkan hain terör örgütü üyelerini lanetleyen Mazman, "Karadeniz'de kimseden yardım alma şansı olmadığı halde sırf terör karanlığını daha geniş bir alana yayma amacıyla vur kaç yapan PKK örgütü, ne kadar vahşi olduğunu bir kez daha göstermiştir. Maçka'daki bu olay göstermiştir ki Türk Milleti askeri ile sivili ile bir bütündür. Teröre karşı korkmadan, taviz vermeden, birlikte ve kararlı mücadele olmazsa olmazdır. Teröre doğrudan ya da dolaylı olarak destek verenler bilmelidirler ki, hiç bir ihanet karşılıksız kalmayacaktır. Terörün ve ihanetin bu topraklarda amacına ulaşması mümkün değildir. Onlara eninde sonunda kalacak olan sadece hainlik ve uşaklık yaftasıdır. Unutmasınlar ki kalleşler leş olana kadar milletçe nöbetteyiz." diye konuştu.

SEN ÖLMEDİN EREN KALBİMİZDESİN..
GEDİK BAŞÇAVUŞUM KALBİMİZDESİN..DUALARIMIZ SİZİN İÇİN...
"EREN İYİ Kİ VARSIN"
Eren Bülbül'ün Türk bayrağına sarılı tabutu kılınan cenaze namazının ardından tekbirlerle omuzlarda taşınarak cenaze nakil aracına kondu. Bu sırada Bakan Soylu şehit hemşehrisinin tabutunu omuzladı. Cenaze toprağa verilmek üzere buradan Köprüyanı mahallesine gönderildi. Cenaze törenindeki kalabalık akıllara Eren Bülbül'ün şehadetinden bir süre önce Facebook hesabından yaptığı "Biri de çıkıp demiyor ki Eren iyi ki varsın" paylaşımını akıllara getirdi.

7 Ağustos 2017 Pazartesi

DP il başkanı İsmet Özbakkal VATANINI SEVMEK EYLEMLE OLUR dedi.

VATANINI SEVMEK EYLEMLE OLUR.
Son günlerde medyada yayınlanan sözlerle vatanını sevdiğini söyleyen iki yüzlülere cevabım.
Vatan için ne yaptın.Her karışında şehitlerimizin kanıyla
sulanmış bu topraklara sahip olmak gerekiyor.
“Vatan sevgisi imandandır”
Vatan; üzerinde doğup büyüdüğümüz, toprağından, suyundan, yeraltı ve yer üstü her türlü
zenginliğinden yararlandığımız, havasını teneffüs ettiğimiz toprak parçasıdır.
Bu toprak, bu kara toprak, bu ak, bu mor, bu sarı, bu mavi bu yeşil toprak... Bu toprak, bu vatan
toprağı... Bir metre karesinde yirmi beş kişinin kanının sebil olduğu, kemiklerinin çürüyüp küllendiği
bu toprak... Türk`ün asil kanının, mayasının; bu yer kürenin suyuna, taşına, toprağına öz cevher
olduğu bu toprak.
Bu toprak, bu mübarek, bu ulvî, bu yüce, bu aydınlık, bu verimli toprak... Bu mübarek, bu dualı, bu
büyülü, bu sevdalı toprak. Evliyalar adağı, veliler, abdâllar, Peygamberler diyarı toprak. Bir çekirde
ğe yedi; yediye yetmiş; yetmişe yedi yüz bostan veren toprak... Bir başağa yedi kat; yedisine yetmiş
kat; başak veren gür ve bereketli ürünler veren toprak...
Senin kaynağından su içen al, doru saf kan taylar; senin yeşilliğinde, senin dumanlı dağ yamaçlarında
giderir yorgunluklarını... Şahinler alaca kartallar, gökgüvercinler hep başıboş sürekler hallinde şen ve
şakrak, bülbül ve kanaryalar, el değmemiş çalı diplerinde ve dikenli karamıklarında, alıç ve yabani
armutlarının dallarında oynaşırlar.
Ben, ben kara gözlüm, ben senin o sıcak, humuslu, killi, mor ve kırmızı taneciklerinle kurulandım.
Anamdan doğduğumda seninle tanıştım ve işte ben ey güzel toprak, seninle sarıldım, sarmaş dolaş
oldum, seninle belendim beleklere... Sarıldım sırtlara, şeleklere... İlk, seni sevdim. İlk, sana
sevdalandım. Morum, alım; allım, karam; kara toprağım, kara sevdalım benim...
Sen sac üstünde kavrulup hazırlanırken, seninle ısındı uzvumun her yanı... Sen, beni en sancılı
zamanlarımda, en sıkıntılı ağlamalarımda, bana döşek oldun, bana belek oldun, bana ilaç oldun...
Vücudumun o gereksiz kokuları sana sindi, sen "ah!" bile demedin. Açıyı sen yudumlarken bana
sükûn bana huzur, bana neşeyi sen verdin. Beni teskine, beni teselliye, beni sükûna sen davet ettin...
Benim bir anam da sendin, babam da… Toprağım, toprak anam...
Bana süt veren anam, sütünü veren, beni emziren, bani doyuran anam da sendin. Bana kan veren,
bana can veren de sen... Beni besleyip büyüten de sen.
İşte şimdi seni niçin bu kadar candan, bu kadar gönülden, bu kadar yürekten sevdiğimi de anladın.
Seni yâr gibi seni anam gibi seviyorum.

VATAN İÇİN ŞEHİT OLANLARI ŞÜKRAN VE MİNNETLE ANIYORUZ...